Daha çok ileri yaşlarda duymaya alıştığımız Parkinson hastalığı ilk defa 1817 senesinde ‘titrek felç’ ismiyle tıp literatürüne girdi. Tam olarak nedeni bilinmese de, beyinde hücrelerin bozulmasıyla ortaya çıkan Parkinson kişinin kabiliyetlerinde azalmaya yol açıyor. Hareketlerdeki kontrolün zorlaşmasına, vücudun uyumlu ve akıcı bir şekilde hareket edememesine neden olan hastalıkta ilerleyen dönemlerde hareket kabiliyeti tamamen de yok olabiliyor.
Vücutta dopamin üreten hücrelerde yaşanan bozulmanın düzeltilememesi bu hastalığını hızla ilerlemesine neden oluyor. Dünyada Parkinson teşhisi konulmuş 7 milyon hasta olduğu tahmin ediliyor.
Hastalığın görülme sıklığı ve bulguları, göreceli bir ilerlemeye sahip. Daha çok ileri yaşlarda rastlanan hastalığın belirtileri arasında ellerde ve ayaklarda titreme, hareketlerde yavaşlama, kaslarda sertlik, yürüme güçlüğü, yüz ifadesinin değişmesi (sabit bakma, göz kırpamama gibi), yürürken bir kolun savrulmaması, titreme, kaslarda kasılma, bir bacağın aksaması veya sürüklenmesi, tutarsız yürüyüş ve kamburluk yer alıyor. Uyku bozuklukları, depresyon, kabızlık, koku duyusu kaybı ve kaygı bozukluğu da harekete bağlı olmayan belirtiler.
Semptomların ilerleyişinde de farklılıklar görülebiliyor. Bazı hastalarda bulgular hafif şekilde başlayıp yavaş ilerleme gösterirken bazılarında ilerleme şiddetli bir şekilde olabiliyor.
Parkinson tedavi yöntemleri arasında ilaç ve destek terapileri, fizik tedavi ve cerrahi işlemler bulunuyor. Her hastaya uygulanan tedavi aynı olmuyor. Tedavi yöntemi hastanın yaşına, hastalığın evresine ve belirtilerine göre değişiyor.
Parkinson, özellikle hastalığa yakalanan ünlü isimlerle daha çok bilinir hale geldi. ABD’li boksör Muhammed Ali, Papa 2. Paul, pop yıldızı Linda Ronstant hastalığın görünür hale gelmesini sağlayan isimler.
80’li yılların en önemli oyuncuların Michael J. Fox ise, teşhisinin 29 yaşında koyulmasıyla bu isimlerden ayrılıyor. Jox, hastalığa çok erken yaşta yakalanan ve uzun süre mücadele eden bir isim.
Fox teşhisi 29 yaşında alsa da, hastalığın hayatını etkilemesine izin vermemek için mücadele etmeyi bırakmadı. Tracy Pollan’la evliliğinin ilk dönemlerinde Parkinson olduğunu öğrenen oyuncu o günleri şöyle anlatıyor:
“Evliliğinin çok erken dönemlerinde öğrendik. Ve ilk duyduğumuz an, birlikte ağladığımız son zamandı. O zamandan beri Parkinson hakkında ağlamadık. Hayatımızı yaşadık.”
İlk zamanlar hastalığını kamuoyuna açıklamayan Fox, ilerleyen zamanlarda bu konudaki önyargıları kırmak için bilinirliğini kullanmaya karar verdi ve hastalığını duyurdu. Sonrasında yer aldığı yapımlarda hareket kısıtlaması yaşamasına rağmen, kendine uygun roller bulan Fox, Parkinsonlu bireylerin topluma karışmasında önemli bir model oldu.
Hastalığıyla ilgili kitaplar yazan Fox, tedavi için araştırmaları teşvik etmek üzere Michael J. Fox Parkinson Araştırmaları Vakfı’nı da kurdu. Bu sayede bilimsel araştırmaların fon bulmasını sağladı.
Yaşadığı zorlukları gizlemeyen, onları paylaşarak ilham olmayı başaran Fox, yine de olumlu düşünmeyi hatırlatıyor:
“Arada kullandığım bir tekerlekli sandalyem var ve onu kullanmak zorunda kalmak hala kötü geliyor. Bir restorana giderken ve merdivenleri çıkmak zorunda kalırsam zorlanıyorum ama sonra o engelleri aştığımda, oğlumla ve üç kızım, karım ve arkadaşlarımla birlikteyim. İşte bu harika.”