Dünyanın güneş etrafında dönüşüyle beraber değişen gece gündüz farkları beraberinde özel günleri getiriyor. Geceyle gündüzün eşitlendiği 21 Mart ve 23 Eylül ekinoks günleri kadar, gündüzün geceden, gecenin gündüzden uzun olduğu 21 Haziran ve 21 Aralık solstis tarihleri de özel.
Farklı coğrafyalarda bugünlerde kutlamalar, çeşitli ritüelleri gerçekleştiriliyor. Özellikle İran coğrafyasında Şeb-i Yelda olarak adlandırılan kutlamalarda bir aile büyüğünün evinde bir araya gelip nar yemek, sabah güneşin doğuşuna kadar oturmak geceyi birlikte geçirmek kışa hazırlanmak için önemli sayılıyor.
Modern zamanlarda çok karşılığı olmasa da, elektriğin olmadığı zamanlarda gecenin insanların hayatına etkisi çok fazla. Karanlıkta çalışmak, yolculuk yapmak, dışarıda olmak güvenli olmadığından, insanlar kış günlerini dinlenmek ve buluşmak için değerlendiriyor.
Edebiyatta da sıklıkla kullanılan Şeb-i Yelda, sıkıntıyla geçen uzun gecelerde kavuşulamayan sevgilinin uzun siyah saçları olarak karşımıza çıkıyor.
Şeb-i Yelda aynı zamanda uzun ve sıkıntılı kış günlerinin de başlangıcı kabul ediliyor. Kırk gün süren ve daha sert geçtiği düşünülen bu döneme de “Erbain Günleri” deniliyor.
22 Aralık’ta başlayan erbain günleri sırasında eskiden baş bölgesinin mutlaka örtülmesi gerektiğine inanılıyor, bu dönemde hastalıkların baştan geleceği düşünülüyor. 31 Ocak’ta biten bu günler yerini Hamsin günlerine bırakıyor. Halk takvimine göre, hamsin günlerinde de şiddetli soğuklar olsa da, şubatın girişiyle beraber ağaç dikimine de başlanıyor.
Şeb-i Yelda’yla beraber günler uzamaya, geceler kısalmaya başlıyor. Bugün kimi inanışlarda “Horrem Ruz” olarak geçiyor, Ermeni takvimlerinde “Navasard” olarak adlandırılıyor.
Şeb-i Yelda’yla beraber günlerin uzaması, hayatın yeniden bereketlenmesi, yaşamın yeniden kurulması inancını da beraberinde getiriyor.