Hepimizin hayatında yaşamına etki etmiş bir hoca figürü olmuştur muhakkak. Hayat tecrübesi esas olarak kişisel bir deneyime dayansa da, bilinmeyen sular da yüzmeye çalışırken birisinin rehberliğine ihtiyaç duyabilirsiniz. En nihayetinde yolunu bilmediğiniz bir istikamette ilerlerken yanınızda birinin olması iyidir.
Öğretmenlik biraz böyle ÅŸey sanırım, acil ihtiyaç vaziyetleri için bilgi tedariÄŸi saÄŸlamak. Uzak DoÄŸu’daki usta çırak iliÅŸkisi de bu yüzden uzun yıllara dayanan kadim bir gelenek. Öğretmen ve öğrenci iliÅŸkisine dair bu etkileÅŸimde, sadece bir hayat rehberi hazırlanmaz aynı zamanda herkesin baktığı bir manzara farklı bir perspektif sunulabilir. Bu iliÅŸkide de kıymetli olan budur; yan yolları bulduracak bakışı kazandırmak.Â
Ä°yi bir öğretmenin kıymeti temas ettiÄŸi hayat üzerinden deÄŸiÅŸim saÄŸlayabilmesindendir. Hemen hemen herkesin benzer hayatları benzer yollardan yaÅŸayarak ilerlediÄŸi modern zamanlarda; çizgilerin dışına çıkabilmek, bakışa farklı bir kadraj yerleÅŸtirebilmek de ancak iyi eÄŸitimcinin maharetidir. Buradaki ince çizgi ise eÄŸitimcinin kendisini mutlak iktidar pozisyonundan indirip, bilgiyi biz fanilerin anlayacağı bir pozisyonda aktarmak olsa gerek.Â
Ä°dealizm, bilim ve eÄŸitim hattının kutsallık, hamaset ve öğretmen imgesi sinemada sıklıkla tekrar ediyor. James Clavell’in 1967 yapımı Sevgili Öğretmenim ırkçılık karşıtı söylemi ve zorlu ekonomik koÅŸullar altında yaÅŸayan sorunlu öğrencilerin yaÅŸamlarının bir öğretmen tarafından nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸini gösteren çarpıcı bir yapım. Gus Van Sant’ın 1998 yapımı Can Dostum filmiyse yüksek zekâlı ama MIT temizlikçilik yapan Matt Damon’ın oynadığı Will Hunting’in hayatının çözülmesi zor bir matematik problemini çözmesiyle nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸi üzerine kurulu. Özellikle Robin Williams’ın canlandırdığı terapist karakteri Sean’ın da devreye girmesiyle birlikte tipik bir yeniden doÄŸuÅŸ hikayesi. Esas olarak insan zekâsının herhangi bir sınıfsal ya da kültürel temele dayanmadığını bir kez daha ortaya koyması, hem eÄŸitim eÅŸitliÄŸi hem de iyi eÄŸitime ulaÅŸabilme konusundaki eÅŸitsizliÄŸi vurgulaması bakımından sinema tarihinin önemli yapıtları arasında çoktan yerini alan bir yapım.Â
İdealist öğretmen imgesinin en farklısıysa Peter Weir’in yönettiği Robin Williams’ın başrolünde oynadığı 1989 yapımı Nancy H. Kleinbaum’un aynı adlı eserinden uyarlanan Ölü Ozanlar Derneği filmi. Bu filmin bahsi geçen yapımlardan farkıysa sorunlu ya da toplumda dezavantajlı gruplarda yer alan kişilerin değişen hayatına değil tam aksine otoriter ve yerleşik eğitim kalıplarına yönelik bir eleştiri sunması.
Ölü Ozanlar DerneÄŸi, ABD’nin saygıdeÄŸer okullarından aynı zamanda sert ve otoriter bir eÄŸitim sistemine sahip Welton Akademi’ye Robin Williams’ın canlandırdığı Bay Keating edebiyat dersleri için okulda çalışmasıyla baÅŸlıyor. Okul saygıdeÄŸer imajıyla yatılı olarak okulda kalan öğrencilerin okuldan mezun olduktan sonra aynı ÅŸekilde saygıdeÄŸer bir hayat kurmalarını saÄŸlıyor. Dolayısıyla veliler çocuklarının baÅŸarılı ve saygın bir hayat yaÅŸamaları için okulun katı eÄŸitim sistemini benimsiyor, çocukların ders dışında aktivitelere yönelmelerini hoÅŸ karşılamıyorlar. Kariyerizm, insanın kendisine çizmek istediÄŸi mütevazı yoldan daha önemli.Â
Bay Keating, farklı bir eÄŸitim anlayışıyla ve öğrencilerle kurduÄŸu iliÅŸkilerle bu sistem içinde sıyrılan bir isim. Bulundukları iktidar pozisyonunu ve eÄŸitim modelini tartışmasız bir ÅŸekilde uygulatan emsallerine karşın öğretmen Keating’in bakışı taban tabana zıtlık sunuyor. Keating, okulun öğrencilere dayattığı pozitivist determizmini kırmaya çalışır; mevcut yapıyı sorgulatır, eleÅŸtirir. Onların zihinlerini özgürleÅŸtirmeye çalışır, Ä°ngiliz ÅŸiirinin çok önemli akımlarından romantizmi berrak perspektifini onlara göstermeye çalışır. Keating yeri gelir onlara ÅŸiir yazdırır hatta bunun nasıl yapılacağını da öğretir. Öğrenciler Keating’den ilham alarak kendi aralarında Ölü Ozanlar DerneÄŸi isimli bir kulüp bile kurarlar. Burada okulun içindeki dar bakışın aksine sanatla, ÅŸiirle ilgilenirler.Â
Keating de zaten bu dar zihniyeti kırmak için onlara farklı bakışlar sunar; çocukları sıralarının üzerine çıkarır dünyaya bakıştaki kalıba dökülmüş gözü kırar; en nihayetinde ufkun sınırının geniÅŸlemesi ancak kadrajın deÄŸiÅŸimiyle olur. Keza aynı ÅŸekilde zihnin özgürleÅŸmesi de emek ister. Bu zihinsel özgürlük aynı zamanda standartize edilmiÅŸ hayatları da diskalifiye eder; kendi benliÄŸini, saygısını kazanmalarını saÄŸlar. Tüm taÅŸlı, topraklı yollardan geçmek pahasına kendi yoluna kurma ise kiÅŸilik kazandırır. Keating onlara tünelin ucundaki çıkışa ışık tutar yolu gösterir. Ne yapılacağını deÄŸil ne yapılmayacağını öğretir bir anlamda.Â
Ölü Ozanlar DerneÄŸi, hem modern eÄŸitim sistemine hem de yerleÅŸik öğretmen tipolojisine dair sert bir eleÅŸtiri. Nizamiyeye dönüşen eÄŸitim sistemini kırmak için akvaryumun dışına çıkmak lazım; bu sebeple mutlak hakikat sahibi öğretmenler deÄŸil manzaradaki farklılıkları ortaya koyacak Keating gibi isimlere ihtiyaç var.Â