Küresel ısınma, orman yangınları, pandemi sonrası hayat, plastik kullanımı… Çevre deyince bu aralar akla gelen ilk şeyler bunlar. Dünyanın kirliliğe alarm verdiği bir dönemden geçerken, sinema da ilgisini bu meseleye yöneltti. Doğaya yaptığımız tahribatı anlatan, bizi uyaran filmleri derledik.
İklim değişikliğinin etkilerini anlatan Tufandan Önce, küresel ısınmanın yol açtı sorunları gözler önüne seriyor. Yönetmenliğini Fisher Stevens’ın yaptığı film, 2016 yılında vizyona girdik. Leonardo DiCaprio filmin duyurusunu 9 Eylül 2016’da Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yapmıştı.
Dünyaya yönelik tahribat uzun yıllardır sürüyor. Bu karşı savaşanların mücadeleleri de.ABD Başkanı Richard Nixon’ın Alaska’daki Amchitka’daki nükleer bomba testlerini durdurmak için yola çıkan bir avuç aktivist 1971’de yaptıklarıyla dikkat çekti. Daha önce yayınlanmamış arşiv görüntülerine yer veren film, öncü grubun maceralarını duyuran yazar yönetmen Jerry Rothwell tarafından çekildi.
Temizlik robotu WALL-E, insanların çöp gezegen haline getirip terk ettikleri Yeryüzü’nde tek başınadır. Bir hamamböceği ve özenle sakladığı bitkisi dışında çevrede başka canlı yoktur. Yalnızlıktan çok sıkılan WALL-E, uzay gemisinden inen robot EVE’e âşık olur… Andrew Stanton’ın yönettiği “WALL-E”, her yaşa seslenen bir animasyon olmanın ötesinde tüketim toplumu ve doğaya karşı duyarsızlığa getirilen anlamlı bir eleştiri…
Küresel ısınmaya karşı bir insanın mücadelesi yeter mi? Kendimizden ve çevremizden başlayarak iklim değişikliğiyle ilgili yapabileceklerimize odaklanan film, modern bir yaşam içinde sürdürülebilir kaynakları nasıl kullanabileceğimizi gösteriyor. Laura Gabbert ve Justin Schein tarafından yönetilen, Colin Beavan’ın kitabından uyarlanan 2009 Amerikan belgesel, Colin Beavan ve ailesinin yıllarca süren deneyleri boyunca çevre üzerinde sıfır etkiye sahip olacak şekilde hayatlarını düzenlemesine tanıklık ediyor.
Denizleri saran plastikler küresel sorunların başında geliyor. Bu belgesel de bu sorundan ilham alan bir çalışma. Nadiren görülebilen Mavi Balina’yı arayan gazeteci Craig Leeson el değmemiş okyanus bölgelerinde bile plastik atıklarla karşılaşıyor. Bu şaşırtıcı keşifle beraber okyanuslardaki plastik atıkları araştırmaya başlayan Craig bu belgeselde serbest dalış şampiyonu Tanya Streeter ve uluslararası araştırmacı ve bilim insanlarından oluşan bir ekiple birlikte 4 yıl boyunca dünyanın farklı bölgelerinde okyanuslarını inceliyor. Belgesel düşündürücü gerçekleri gözler önüne seren bir çalışma.
İnsanlığın doğayla müthiş mücadelesini merkeze alan belgesel 2011 yılında BBC, Discovery ve BBC Worldwide ortaklığında hazırlandı. 8 bölümlük çalışma, insanların doğaya uyum sağlama çabasını, tahribatını, olumsuz şartlardaki yaratıcılığını ortaya koyuyor. Dünyanın farklı yerlerindeki yaşamlara tanıklık eden bir çalışma.
İnsanlar doğayı tahrip etmiş, nüfus artışı, endüstriyel çevre kirliliği doğal gıdalara erişimi imkansız hale getirmiştir. Tek gıda “soylent” isimli bir maddedir. Bu sırada bir polis dedektifi olan Thorn, Soylent Şirketi yetkilisi William R. Simonson cinayetini çözmekle görevlendirilir. Richard Fleischer’ın yönetmenliğini üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Charlton Heston, Edward G. Robinson, Leigh Taylor-Young ve Joseph Cotten yer alıyor. Film, aynı zamanda çevre felaketlerini konu edinen ilk bilim kurgulardan biri olma özelliği taşıyor.
Alternatif enerji kaynakları üzerine araştırma yapan hırslı gazeteci (Jane Fonda), haber için bulunduğu nükleer santralda bir kazaya tanık olur. Yanında kameramanı (Michael Douglas) ve bir santral yöneticisi (Jack Lemmon) vardır. Kazayı haber yapmak ister ama olayın örtbas edilmesini isteyenlerin baskısıyla karşılaşır. Gerilim ve felaket gibi popüler türleri politik komplo öyküleriyle birleştiren filmi James Bridges yönetmişti. Gösterime girmesinden 12 gün sonra ABD’deki bir nükleer santralde yaşanan kazanın ardından yoğun protesto gösterileri düzenlenmişti.
Ünlü oyuncu kadrosuyla da dikkat çeken bir film. Başrolde Merly Streep, Cher ve Kurt Russell yer alıyor. Gerçek bir olaydan uyarlanan film, bir plütonyum işleme fabrikasında çalışan Karen Silkwood’un hikâyesi… Karen, bir kaza sonucu yüksek oranda radyasyona maruz kalır. İşçilerin de zehirli maddeyle temas ettiğinden kuşkulanmaktadır. Ancak yoksulluk ve çaresizlik nedeniyle çalışanlar, koşullardan şikâyetçi değildir. Karen, yetersiz önlemler nedeniyle kendisinin de zarar görmüş olduğunu fark edince harekete geçmek ister… Mike Nichols’un yazıp yönettiği film vizyona girdiğinde büyük ilgi toplamıştı.
Küçük bir ipucundan ortaya çıkan skandala odaklanan film, 5 dalda Oscar’a aday gösterildi ve kadın oyuncu dalında Julia Roberts’a ödül kazandırdı. Gerçek olaylara dayanan filmde, üç çocuk annesi işsiz Erin Brockovich, bir avukatın yanında çalışmaya başlar. Başlangıçta kimsenin ciddiye almadığı Erin, bir kadının tıbbi kayıtlarından kuşkulanarak, araştırmasını derinleştirir ve sistemli olarak örtbas edilmeye çalışılan bir çevre kirliliğinin izlerine ulaşır… Steven Soderbergh’in yönettiği film, kâr söz konusu olduğunda her şeyi ikinci plana atan çevre düşmanı zihniyeti ifşa ediyor.
Vizyona girdiğinde özellikle efektleri ve 3D teknolojisinde yeni ufuklar açan film, bir direniş ve isyan hikâyesi. Film, Batı’nın çevre konusundaki tahribatına örtük bir eleştiri. Filmi yazıp yöneten James Cameron, Pandora gezegeninde yaşayan Na’viler, hayvanlar, bitkiler ve ağaçların temsil ettiği doğal bütünlüğe özellikle vurgu yapıyor; gezegendeki canlı cansız bütün varlıkların birbirine bağlı olduğunun altını çiziyor.
Pek çok bilim insanı Güney Buz denizindeki buzullarda değişim olmadığına inanıyordu. Ta ki Extreme Ice Survey’in araştırmasına kadar. Doğa fotoğrafçısı James Balog ve kurduğu Extreme Ice Survey araştırma kuruluşunun çalışmalarını odağına alan film, 2012 yılında yayınlandı.