Dünya kaynakların kötü kullanılması, sera gazları ve bilinçsiz tüketim yüzünden ekolojik krizle karşı karşıya. Normalde dünyadaki yaşamımızı sağlayan sera gazları sanayi devriminin ardından hızla artarak sıcaklığın da artışına neden oldu. Fosil yakıtların kullanımının artmasıyla beraber karbondioksit oranınında da artış yaşandı. Ormansızlaşma ve arazi kullanımındaki dengesizlik de kaynaklarımızın hızla tükenmesine yol açıyor.
Atmosferdeki sera gazlarının oranı, 1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artarken, karbondioksit oranı %40’lık bir artış göstererek 280 ppm’den 394 ppm’e ulaştı. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre insan faaliyetlerinin atmosferde yarattığı etkinin sonucunda küresel ortalama sıcaklıklarda artış yaşanıyor.
İklim değişikliği sadece sıcaklıklardaki artışlardan anlamıyoruz. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altında.
Sıcaklıklardaki artışın azami 2°C ile sınırlandırılması, iklim değişikliğinin etkilerini de sınırlandırabilecek bir adım. Bu hedefi tutturmak için atmosferdeki CO2 oranının 450 ppm seviyesini aşmaması gerekiyor.
İklim değişikliğine uyum için bazı adımlar atılıyor. Güney Kore’nin Jeju Adası’ndaki çiftçiler artan hava sıcaklıklarıyla beraber daha önce bölgede yetişmeyen, kahve çekirdeği, papaya, hindistan cevizi, şeker kamışı ve avokado gibi mahsuller ekmeye başladı.
İngiltere’nin başkenti Londra’da da Thames nehrinin taşma ihtimaline karşı bariyerler yükseltildi. Birleşmiş Milletler (BM) de, küresel olarak sıcaklık artışının önüne geçmek için önlemler almasının yanı sıra iklim değişikliği stratejisini de uygulamaya koyuyor.
Bireysel olarak yapabileceklerimizin başında kırmızı et ve süt ürünleri tüketiminden kaçınmak geliyor. Oxford Üniversitesi’nin araştırmasına göre bu ürünlerin tüketimini kısarak, bireysel olarak gıdalar üzerindeki karbon ayak izlerini üçte iki oranında azaltabilirsiniz.
Dana eti ve kuzu eti, besi hayvanlarının sindirim sistemleri, güçlü bir sera gazı olan, metan gazı ürettiği için çevreye en çok zararı olan yiyeceklerin başında geliyor. Yerli üretim gıdaların daha çok tüketmek ve yiyecek atıklarını azaltmak da yapabileceklerimiz arasında. Farklı yerlerden gelen gıdalar tedarik aşamasında yakıt tüketimine neden oluyor.
Yapılabilecekleri şöyle sıralayabiliriz:
-Daha az kırmızı et, süt, peynir ve tereyağı satın alıp daha çok yerli üretim gıdalar tüketin, gıda atıklarını azaltın
-Seyahat yöntemlerinizi değiştirin. Elektrikle çalışan otomobiller kullanın ama kısa mesafeyse yürüyün veya bisiklete binin. Uçaklar yerine trenleri, otobüsleri kullanın.
-İş için seyahat etmek yerine, video konferansla iletişim sağlayın.
-Yıkanan çamaşırları kurutma makinesine atmayın, çamaşır ipinde kurutun.
-Evlerinize yalıtım sistemi kurun.
-Elektronik aletleri alırken enerji tasarruflu olanları tercih edin. Her tüketim ürününde düşük karbon talebinde bulunun.