Problem çözmek, yeni şeyler öğrenmek, hatırlamak, unutmak vs. beynimizin o muazzam kabiliyetlerinden sadece birkaçı. Ancak beyin sadece bununla açıklanamayacak kadar kompleks bir yapıya sahip. Öyle ki bazen beynimizde gerçekleşen ve bilim dünyasının bile açıklayamadığı bazı olaylar mevcut. Gelin bunlara yakından bakalım.
“Ben sanki bu olayı yaşadım” diyorsanız, buna deja vu deniyor. Gittiğiniz bir yer tanıdık gelir ama daha önce hiç orada bulunmamışsınızdır. Her şey aşinadır ama siz bu aşinalığın kaynağı konusunda bir fikre sahip değilsinizdir. Bu hemen herkesin başına gelen durumun nasıl gerçekleştiğine dair bir takım senaryolar var. Kimi teorilere göre, deja vu gördüğümüz rüyaların sonucu. Daha radikal teorilerse, paralel evrendeki “biz”in o olayı yaşadığı. Bilimsel araştırmalarsa, bu uçuk teorilerin yerine daha mantıklı bir açıklama getiriyor. Araştırmalara göre temporal lobun içinde meydana gelen yanlış elektrik akımları, beynimizde sahte anıların yaratılmasına neden oluyor. Bu durum ise yaşanmışlık hissinin ortaya çıkmasına imkân sağlıyor.
1867-1936 yılları arasında yaşamış olan İtalyan tiyatro oyuncusu Leopoldo Fregoli, çok kısa sürede kostüm değiştirerek roller arasında geçiş yapmasıyla ün yapmış olan bir sanatçıydı. Onun bu özelliği psikolojide Fregoli sanrısı olarak ifade edilen bir hastalığa isminin verilmesine neden oldu. Onun gösterilerinden birini izlemeye gelen bir kadın hayatının geri kalanında her yerde Leopoldo Fregoli’yi görmeye başlamıştı. Binbir surat sendromu olarak da dilimizde karşılık bulan ve nadir görülen bu sendromda insanlar, genellikle kafalarında belirledikleri bir kişinin yüzünü çevresindeki herkeste görmeye başlıyorlar. Peki Fregoli sanrısına neden olan şey nedir? Normal bir insan karşılaştığı ve tanıştığı her insanla ilgili beyninde görüntü, yargı, ipucu oluşturur. Fregoli sanrısına sahip olan kişiler ise insan yüzlerini hatırlamaya yardımcı olan kısım ile beyindeki duyguları kontrol eden bölge olan limbik arasında aşırı derecede kuvvetli bir bağ kurarlar. Bu nedenle de gördükleri herkesi aynı kişi sanma yanılsamasını yaşarlar. Özetle beyindeki bağlantı noktaları zarar görmüş kişi, etrafındaki insanlarla olaylar arasında yanlış bağlantılar kurar. Fregoli sendromuna sahip olanların etraflarında gördükleri kişiler, genellikle onların en çok korktuğu kişilerdir.
Günün birinde ellerinizden birine hükmedemediğinizi düşünün. Örneğin bir eliniz gömleğinizin düğmelerini iliklerken diğeri çözüyor. Hayatınız nasıl bir hal alırdı? “Alien hand syndrome” yani yabancı el sendromundan muzdarip olanların tam olarak yaşadıkları da bu. Sağlıklı işleyen bir beyne sahip olan insanlarda beynin sağ ve sol lobları farklı görevlere sahiptir. Her iki lobda da bu görevlerin düzgün bir şekilde sürdürülmesi için kontrol merkezleri yer alır. Bu bölümler birbiriyle bağlantılı bir şekilde çalıştığı için yaşamımızı gerektiği gibi idame ettirebiliriz. Bu iki bölümün arasındaki bağlantı zayıflayınca ya da aktif iletişim kesilince beynin iki yarım küresinden birinin kontrolü kişinin kendisinde olmaz. Bir yarımküre bilinçsizce çalıştığından ellerden biri kontrolden çıkar. Özetle ellerden birisi bireyin bilincinden bağımsız bir şekilde sanki kendine ait bir bilinci varmış gibi kontrolsüzce hareket eder.
Bu hastalığı hepimiz Yağmur Adam (Rain Man) filmiyle tanıdık. Diğer ismiyle, otobiyografik hafıza. Dünyaca ünlü oyuncu Dustin Hoffman’ın başrolünde yer aldığı sinemanın kült filmi Rain Man’a de ilham olan hipertimezi, yaşanılan ya da karşılaşılan her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlama hastalığı. Bizler kimi zaman dün ne yediğimizi bile unuturken hipertimezi hastaları, en karmaşık şeyleri detaylandırma becerisine sahiptirler. Hipertimezi, kimi zaman yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkar. Hipertimezi ortaya çıktığı andan itibaren kişiler yaşadıkları şeyleri ince ayrıntısına kadar hatırlayabilirler daha o andan öncesi için bu yeti işlevsel değildir. Oldukça nadir bir hastalık türüdür ve dünya üzerinde sadece 20 hipertimezi hastası bulunur. MR görüntüleri incelenen hipertimezi hastalarında, beynin sol ve sağ alın korteks, ön singlut kıvrımı, kaudat çekirdek ve temporal lob kısımlarında genişlemeler görülmüştür. Bilim insanları bu tarz genişlemelerin beynin kişisel olan anıları unutmamasını sağladığını belirtmektedirler.
Prosopagnosia ya da diğer adıyla yüz körlüğü hastaları, en yakınları da dahil olmak üzere tanıdıkları kişilerin yüzlerini hatırlayamazlar. Bu nedenle de koku, dokunma, saç stillerini ve seslerini ezberlemeye çalışırlar ki sevdiklerini tanıyabilsinler. Peki, ama yüz körlüğü neden ortaya çıkar? Temelde beyin görüntüyü kaydeder ama kişi ihtiyaç duyduğunda bu görüntüyü geri çağırmada başarısız olur. Dünya nüfusunun yüzde 2’sinde görülen bu hastalıktan muzdarip olan kişiler yüzü parça parça algılar ve parçalardan bütünü oluşturamaz. İki tür yüz körlüğü mevcuttur. Sonradan oluşanda genellikle beynin yüz tanımaya yardımcı olan kısmında meydana gelen bir hasar bu hastalığa neden olur. Gelişimsel yüz körlüğü ise beynin farklı bölgeleri arasındaki iletişimin bozulması nedeniyle doğumdan itibaren görülür.
Bu hastalığa Walking Dead dizinin gerçek hayattaki karşılığı diyebiliriz. “Yürüyen ceset sendromu” olarak da bilinen cotard sanrısına sahip olan kişiler, kendisinin aslında bir ölü olduğunu düşünür. Hatta daha ileri aşamadakiler ise organlarının olmadığı kanısıyla beslenmeye de ihtiyaçlarının olmadıklarını düşünerek yemek yemeyi ve su içmeyi reddederler. Şiddetli depresyon eğiliminde olan kişilerde ortaya çıkan bu hastalık tedavi edilmezse, kişinin kendisine geri dönülemeyecek zararlar vermesine dahi neden olabilir. Beyin tümörleri, depresyon, panik atak, şizofreni ya da paranoyalarla ortaya çıkan bu hastalık, istatistiklere göre kadınlarda daha çok görülür.