Çoğumuzun evde vakit geçirdiği, alışkanlıklarımızın değiştiği bu bir yılda bazen olumlu hissetmek de motivasyon bulmak da zor oluyor. Kendimizi yormadan ama küçük adımlar atarak, olumsuz düşüncelerin etkisini azaltabilir, hayat kalitemizi, çevre ve ilişkilerimizi düzenleyebiliriz.
“Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir” diyor William Shakespeare. Pandeminin hayat alışkanlıklarımızı değiştirdiği, pozitif kararlar almamızı güçleştirdiği bir dönemden geçiyoruz. Peki, bunu değiştirmek elimizde olabilir mi?
Bazen küçük olumsuzluklar bile motivasyon kaybına neden olabiliyor. Yeni kararlar almak ama o kararlara yeterince uyamamak gibi. Bunları düşünmek, başarısız hissetmek, yeni şeyler deneme konusunda giderek daha çekingen olmamıza neden oluyor. “Olumlu düşünmeye başlayalım” demek klişe gibi gelse de bakış açısını değiştirmeye yarayan bir iki ufak alışkanlık değişikliğiyle daha pozitif olmanız mümkün. Çünkü pozitif olmak da öğrenilebilen bir şey.
Bazen insan yaşadıkları karşısında sorgulamaya girerek kendini sürekli “Neden” sorusunu sorarken bulabiliyor. Elbette neyin nasıl olduğunu öğrenmek, sorunu tespit edip ona göre önlem almak önemli. Ancak bu soruyu sürekli sormak da bir süre sonra başka sorular sormanıza engel oluyor. Sorunun ne olduğunu çözdükten sonra “Neden” demeyi bırakın. Sizi bir sonraki adıma taşıyacak soruları bulun. “Neden tembel oldum”, “neden hata yaptım” demek yerine, “Bu hatadan ne öğrendim”, “Nasıl daha verimli olabilirim” demek, sizi bir sonraki adıma taşır. Sakinleşmeyi ve “Önümüze bakalım” demeyi başarmak için kendinize bir süre tanıyın ve o sürenin bitiminde yaşadığınız olayı “Neden” diye sorgulamayı bırakın.
İnsan elbette hayatındaki herkesi seçemez ancak sizi negatif etkileyen insanlarla ilişkilerinizi sınırlayın. Önce kendinize “Çevremde beni olumsuz etkileyen insanlar var mı?” diye sorun. Onların moralini düzeltmek için harcadığınız enerji kendinize ayırdığınız zamanın da azalmasına neden oluyor. Bu insanlarla tamamen görüşmeyi bırakmanız gerekmez ancak geçirdiğiniz zamanı kısıtladığınızda bile üzerinizdeki olumsuzluk hissinin azaldığını göreceksiniz.
Bir süre sonra sizi yoracak, hevesinizi kıracak büyük hedefler yerine küçük hedeflerle ilerleyenlerin daha hızlı yol aldığını araştırmalar ortaya koyuyor. Büyük hedefler uzun vadede motivasyonu azalttığı için zararlı. Hızlı gitmek yerine yavaş yavaş ilerlemeye alışın. Böylece hedefinize ulaşamadığınızda yaşadığınız hayal kırıklığının da azalmasını sağlarsınız. Mesela her gün 7 bin adım atma hedefiniz varsa, bunu bazı günler ev egzersizleriyle değiştirin. Bu egzersizleri de basit tutun. Böylece bazı günler yürümek, bazı günler evde egzersiz yapmak sizin düzenli egzersiz halinde olmanızı sağladığı gibi, motivasyonunuzu da korumanıza yardımcı olur. Bir süre sonra sizi yoracak, hevesinizi kıracak büyük hedefler yerine küçük hedeflerle ilerleyenlerin daha hızlı yol aldığını araştırmalar ortaya koyuyor. Tavşanla kaplumbağa hikayesini unutmayın.
Bazen insan önünde bir sorun olmasa da motivasyon bulmakta zorlanabilir. Bu durumda içinizden bir şey yapmak gelmiyorsa, kendinizi rahat bırakın. Sürekli “Yapamıyorum” demek yerine, “Yapmıyorum, biraz dinleneceğim” deyin. O sürenin sonunda elinizdeki işi bitirmek için kendinize yarım saat süre verin. Yarım saatte daha verimli çalıştığınızı göreceksiniz. Pek çok bilim insanı ve araştırmacı 5 dakika mola, 25 dakika iş mantığına dayanan Pomedo metoduyla çalışıyor. Çalışırken bir taraftan başka şeylerle ilgilenmek yerine, önce başka şeylere olan ilginizi tatmin edip sonra sadece çalışmaya konsantre olmak, sizi “Yapamıyorum” hissinden koruyacaktır.
Arkadaşlara hediye edilecek bir tepsi kurabiye, annesi çalışan bir çocuğa yarım gün bakma, derdi olan bir arkadaşınızı dinleme, bir yemek masası etrafında toplanmak. Basit sandığımız şeyler hem bize hem başkalarına pozitif hisler katıyor. Bu hislerin çoğalması sevgi bağlarının güçlenmesi, çevrenize değer verdiğinizi göstermesi ve ilişkilerin daha sorunsuz ilerlemesi için önemli. Ara ara gülümseniz gerektiğini de unutmayın. Bazen sadece gülümsemek olumlu hisleri de beraberinde getiriyor.
Nasıl sevdiğiniz insanlara özen ve şefkat gösteriyorsunuz, kendinize de gösterin. Gergin olduğunuz günlerde hoşunuza gidecek şeyleri arttırın. İyi uyumak için dinlendirici bir müzik açın, beslenmenizi ihmal etmeyin. Unutmayın ki düzenli beslenmiş, iyi dinlenmiş bir vücut hayata olumlu bakmakta daha az zorlanır. Ara sıra arkadaşınızla konuşur gibi kendinizle konuşun. “Bugün çok güzel işler yaptın”, “bugün çok yoruldun, biraz dinlenmen gerekiyor” gibi motivasyon cümleleri kullanın. Ruh sağlığı danışmanı Erin Parisi “Kendimiz için bir başkasına olacağımızdan genellikle daha yakınız, bu yüzden kendinizle en iyi arkadaşınız gibi konuşun” diyor.
Kendinize güne başlama rutinleri oluşturun. Sabahları nasıl geçirdiğiniz gününüzü de etkileyecektir. Sabah erken kalkıyorsanız, iki dakika pencereyi açarak derin derin nefes alın. Bir bardak su için. Elinize hemen cep telefonu almayın ya da televizyonu açmayın. Vücudunuzun yeni güne alışmasını ve sağlıklı başlamasını sağlayacak alışkanlıklar edinin.
Her gün cep telefonunda oyun oynamadan uyuyamıyor musunuz? Bu alışkanlığınızı iyi bir alışkanlıkla değiştirin. Mesela geceleri uyurken podcast ya müzik dinlemeye alışın. Oyunu gün içinde oynayabileceğiniz bir başka saate çekin. Abur cubur seviyorsanız, bunu her gün akşamları yapmak yerine haftada ya da 15 günde bir sevdiklerinizle “Abur Cubur Akşamı” düzenleyin. Hem sağlıksız beslenmenizi kısıtlayın, hem ondan aldığınız zevki daha özel hale getirecek bir organizasyona çevirin.
Sürekli olumlu kelimeler kullanmak yaşadıklarınız da olumsuz hale getirir. Başkalarının sizi algılama biçimi de buna göre şekillenir. Uzmanlar “Stresi azaltmanın en büyük yollarından biri sözler” diyor. O yüzden kelimelerinizi seçerken dikkatli olun, “Bugün çok stresli ve meşgulüm” demek yerine, “Bugün çözmem gereken işler biraz daha fazla” deyin. Bu hem durumu normalleştirmenizi, hem de gözünüzde büyütmemenizi sağlar.