İkinci üniversite birçok insan için hayallerine uzanan yeni bir kapı. Kimi bu kapıyı artık emeklilik vakti yaklaştığında çalıyor ve hayatına yeni bir yön veriyor. 40 yaşından sonra üniversiteli olanlara sorduk, “Sınavlara hazırlanmak nasıl? Sevdiniz mi öğrenciliği?” Cevaplar da yaşadıkları da azmin gücünü ortaya koyuyor.
“Üniversitede okurken bizimle beraber okula başlamış 42 yaşında Ayşe isminde bir kadın vardı. Aslında Tıp öğrencisiyken, hayat koşulları yüzünden okulu bırakmak zorunda kalmış, sonrasında evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, bir daha istese de üniversiteye dönememişti. Yıllar sonra Sosyoloji bölümünü kazanarak hayallerine devam etmeye çalışıyordu. Bu bahsettiğim 1995 yılı. O zaman 42 yaşında birinin üniversitede olması acayip bir şey gibi gelmişti bize. Biraz küstahça davrandığımızı da hatırlıyorum. Buna rağmen, derslerine hepimizden fazla çalışır, devamsızlık yapmamaya özen gösterirdi. Üçüncü sınıfta yine bırakmak zorunda kaldı. Ben üniversiteye ikinci kez kayıt olduğumda onu düşünüp biraz da mahcup oldum.”
Nevzat Eriş Ankara Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olduktan yıllar sonra, tam da bir zamanlar sınıf arkadaşı olduğu Ayşe’yle aynı yaşta, ikinci kez üniversiteli olanlardan. Bu kez İstanbul Üniversitesi Adalet Yüksek Okulu bölümüne kayıt yaptırmış. Çevresindekiler ona “daha işlevsel” bir okul bulmasını tavsiye etse de, o kararından memnun:
“Hukuk çok zor bir bölüm diye vazgeçirmeye çalışan çok insan oldu. Ancak ben sosyolojiden mezun olduktan sonra meslek örgütlerinin merkezlerinde çalışmaya başladım. Hukuk bilgisine çok ihtiyaç duydum. Hukuk Fakültesi’ne girecek kadar çok çalışmayı göze alamadım. Sonrasında okula devam edip edemeyeceğimi de bilmiyordum. O yüzden başta Adalet Yüksek Okulu’na girmeyi tercih ettim. İleride 4 yıllık okumak için de uğraşabilirim.”
Büyük hedefler koyarak başlamasa da, dersleri beklemediği kadar iyi:
“Pandemi sürecinde rahat ders çalıştım. Hatta bazen oğlumla beraber yan yana çalıştık. Benle biraz dalga geçiyor ama zamanında biz de böyleydik. Biraz gülme komşuna gelir başına hali.”
Güven Polat uzun yıllardır gazetecilik yapıyorken, emeklilik yılları için kurduğu hayali, onu ikinci üniversiteyle buluşturmuş:
“1984 yılında İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulunu kazandım. Okulun ilk yılından itibaren gazetelerde çalışmaya başladım. Meslekte 30 yılın ardından artık meslekte emeklilik günlerini beklerken ve bir sahil kasabasına gidip bahçe işleriyle uğraşma hayali kuruyordum. Gazetede aynı serviste çalıştığım iki gazeteci arkadaşımın biz Anadolu Üniversitesi ikinci üniversite tarım bölümüne kayıt yaptırıyoruz demeleriyle bir anda hiç aklımda olmayan bir sürece girmiş oldum. Eşim ben de gitmek istiyorum dedi ama asıl kızım hızlı çıktı ve okurken ikinci bölümü de bitirmek için ikinci üniversiteye kayıt oldu. Emeklilik günlerinde meşgale olsun diye iki arkadaşımla beraber 10 dönüm bir tarla alıp ceviz ağacı diktik. Bu süreçte çiftçi kayıt sistemine ve ziraat odasına kayıt oldum. Yani bir anda meslek olarak gazetecilikten çiftçiliğe geçmiş oldum.”
Polat’ın ikinci üniversitede okurken yaşadığı zorluk, bazı dersleri tekrar etmek zorunda kalması:
“Anadolu Üniversitesi size ders kitaplarını veriyor. Kitaplardaki konulara çalışıp sınava girmeniz gerekiyor ama genelde herkes geçmiş sınavlarda çıkan sorulara bakıp, onları ezberleyip sınava öyle giriyor. İlk sene matematik, kimya gibi temel dersler vardı. Ben de ilk seneyi böyle, çıkmış soruları ezberleyerek geçtim. İkinci sene ders konuları bahçe tarımı gibi daha ilginç konuları içerince kitapları okumaya başladım. Tarım bölümündeki derslere gelince tabi ben farklı bir yerden bakıyorum, ders programını hazırlayanlar farklı yerlerden bakıyor. Ben tarımla ilgili işime yarayacak bilgiler öğrenmek isterdim. Aslında bunun adı da sanırım sertifika programı olurdu. Oysa ki ders programında özellikle 40 yaş üzerinin hiç ilgisini çekmeyen ve hiç bir yararı da olmayan matematik, kimya gibi dersler bulunuyor. Sonuçta o bölümü okumak isteyenler bağda bahçede işlerine yarayacak bilgiler öğrenmek istiyor. Ders programını hazırlayanlar ise kendilerine göre haklı olarak tarım teknisyeni yetiştirecek bir program hazırlıyorlar. Şimdi bir ceviz tarlamız var ama öğrendiklerim ikinci üniversitede öğrendiklerim bir işe yaradı mı? Bu iş için hayır. Belki ilerde işi büyütüp şirket kurup ihracat falan yaparsam belki diplomam işe yarar. Sonuçta kızımla beraber ikinci üniversiteye girdim ondan da yarım dönem önce bitirdim.”
Seda Demirdelen pandemi sürecinde yeniden üniversiteli olanlardan:
“47 yaşımda yeniden üniversiteli oldum, çok heyecanlı ve sevinçliyim. Aslında 4 yıllık okulu 10 yılda ve afla bitiren birisi olarak bir daha öğrenci olmaya tövbe etmiştim. Geçen sene ‘İş Sağlığı ve Güvenliği okusam mı, işime yarar hem’ derken 2. üniversiteye kayıt için YÖKSİS kaydının olması gerektiğini ve benim kaydımın olmadığını öğrendim. Ki bu büyük şok oldu… Bu kısımdan sonra iş benim için inada bindi, kesin gireceğim o okula diye önce okulla görüşüp YÖKSİS girişimi yaptırdım sonra da açık öğretim kaydımı yaptım.”
Demirdelen, okul arayışında farklı bir süreç yaşamış:
“Daha 1 ay öncesine kadar web tasarımı okumak istiyordum aslında. Son 1 ayda fikrimi değiştirip Marka İletişime kaydoldum. Pandemi sürecinde evden çalışırken online eğitimi araştırmaya başladım. Sonra İstanbul İşletme Enstitüsü’nde birkaç ders aldım, birisi de Onur Tuğman’dan Nöropazarlama oldu. Hem dersi hem de eğitmeni sevince, onun diğer derslerine de devam ettim. Bana pazarlama ve marka iletişimi konularını sevdirdiği ve bir sürü bilmediğim şeyi keşfettirdiği için Açık Öğretim Marka İletişim bölümüne hem de hiç tereddüt etmeden kaydoldum. bu arada dediğim enstitüde derslere devam ediyorum. Şimdiden İçerik Editörlüğü, Blog Yazarlığı, Sosyal medya Uzmanlığı, Güçlü Marka Oluşturma Stratejileri derslerinden sınavları geçip sertifika almaya hak kazandım. Online eğitim işini çok sevdim, hemen hemen her akşam canlı derslerle öğrenmeye devam ediyorum ve kendimi her biri için çok mutlu hissediyorum.”
İş yükünü azaltıp daha ev merkezli bir hayat kurduktan sonra ikinci bir üniversite için harekete geçen Aylin Koş hayalini gerçekleştirmiş:
“Hep tarih okumak istemiştim ancak ailem sonuçta bir meslek olmadığını düşündüğü için beni hep Ekonomi Bölümü’ne yönlendirdi. Ben de 1991 yılında Boğaziçi Ekonomi bölümünden mezun oldum. Meslek hayatım boyunca hep yoğun tempoyla çalıştım ama bu tempo içinde bile okumak benim için hep bir kaçış oldu. Tarih ilgim de hep sürdü.”
Koş’a kızı destek olmuş:
“Kızımla hep yurtdışı seyahatlerimizde müze gezmeyi en öne alırdık. Tarih ilgimi bildiği için biraz da o teşvik etti. Farklı bir yol izleyebilirdim ama ‘yıllar sonra üniversiteye döneceksem, üniversite havasını da hissetmek istiyorum’ diye düşünüp Ankara Üniversitesi Tarih bölümü için hazırlandım. Sınavı kazanınca bu kez ‘Bu yaşta nasıl okula gideceğim’ diye düşünüp biraz gerildim ama yeniden okula dönünce bu kaygılarım yok oldu. En çok Osmanlıca derslerinde zorlandım ama en keyif aldığım da onlar oldu. Bu sene okulum bitiyor. Şimdi master imkanlarını araştırıyorum.”