İnsanların sağlık ve sosyal açıdan yaşam standartlarının yükseltilmesine dikkat çekmek amacıyla Birleşmiş Milletler 1990 yılında aldığı bir kararla
tarihini
ilan etti. Bugün son yıllarda yaşlı nüfusunda meydana gelen artışlara paralel olarak, toplumun bilinçlendirilmesi ve farkındalığın artması için kutlanılıyor.
“Yaşlılık” kelimesini duyunca aklınıza sıkıcı şeyler gelebilir. Düşüncelerinizi bir kenara bırakın ve ömrünün her gününü dolu dolu yaşayan insanların hikayelerine bakın. Heavy metal konserine kaçanlardan, penguenlerin hayatını kurtarmak için örgü örenlere, diskoda diz ağrılarını unutanlardan, göçmen çocuklara kendilerini adayanlara hepsi önyargıları kırmak için yaşıyor gibi.
Almanya’da bir huzurevinde yaşayan iki erkek bulundukları tesisten Wacken’de düzenlenen heavy metal festivalini izlemek için kaçtı. İki kişinin yokluğu akşam yapılan sayımda farkedildi.
Wacken Heavy Metal festivalinde bulunan iki arkadaş dört günlük festivalden ayrılmak istemedi.
Kendilerini böyle niteleyen Nicolina, Vincenza ve Maria isimli üç İtalyan kadın Afrikalı mülteci çocuklara sahip çıkarak, uluslararası bir şöhret kazandı.
Campoli del Monte Taburno’da yaşayan üç kadın Afrika’dan gelen mültecileri sıcak bir şekilde karşılamakla kalmıyor, yetim olan çocukları sahiplenip onlara bir ev sunuyor.
Kucağında tuttuğu göçmen çocuk fotoğrafıyla binlerce destek mesajı alan Maria, “37 yıl önce, yine kucağımda bir çocuk vardı, aynı gülümsemeyle sarıldım ve şimdi kilometrelerce öteden gelen hiç tanımadığım bir çocukla aynı duyguları paylaşabildiğim için çok mutluyum. O daha fazlasını hak ediyor.” diyor.
Bulgaristan ve Romanya’dan Yalova’nın Altınova ilçesine yerleşen ve yaş ortalaması 80 olan kadınlar Balkan şarkı, türkü ve danslarını yaşatmak için bir topluluk kurdu. 10 kişilik koro hem konserler veriyor, hem de geldikleri yerlerin kültürünü yaşatmak için çalışma başlattı.
Subaşı Sözlü Tarih Çalışma Grubu öncülüğünde, 80 yaşlarındaki ninelerden oluşturulan 10 kişilik koronun seslendirdiği Balkan şarkı ve türküleri ile göç ettikleri toprakların gelenekleri, kayda alınıyor.
Güney Kore’nin başkenti Seul’de açılan bir diskoya sadece 65 yaşın üstündekiler gidebiliyor. Yerel yönetim tarafından açılan diskoya büyük rağbet var.
Nüfusu en hızlı yaşlanan ülkelerden Güney Kore’nin başkentindeki diskoya gidenler diskonun müdavimi oldu ve kendilerini daha iyi hissetmeye başladı.
Gelenlerden biri şöyle diyor: “Bacaklarım ve belim çok ağrıyordu ancak buraya gelince ağrılarımı unutuyorum. Hatta ilaçları ve gıda takviyelerini bile bıraktım.” Bir başkası burada sosyalleştiğini anlatarak ekliyor: “Evde çok sıkılıyordum; hayata küsmüştüm. Burada birçok arkadaşım oldu. Yeniden hayata bağlandım.”
Diskonun yöneticisi Yonghui Lim ise projeyi şöyle anlatıyor: “Sosyalleşmeyen insanlar kendilerini kötü hissediyor, sürekli uyuyor ve her geçen gün biraz daha hayattan kopuyor. Bedenleri yorgun olsa da itildikleri yalnızlığın getirdiği psikolojik yorgunluk onları daha kötü hale getiriyor. Fiziki durumlarına da etki ediyor. Burada arkadaş ediniyorlar, hareket ediyorlar ve kendilerini daha zinde, daha mutlu hissediyorlar.”
Alfred Date, 109 yaşına kadar Yeni Zelanda’da petrol sızıntısından etkilenen penguenlere hırka ördü. Sayesinde penguenler tüylerini temizlerken petrola bulanmadı ve hastalanıp ölmedi. 1930 yılında terziliğe başlayan ve ömrünü bu işle geçiren Date yüzlerce pengueni kurtardı.
1912 yılında gerçekleşen Titanic’in batışını hatırlıyor ve 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı’nı asla unutmayan Alfred, Phillip Adası Penguen Derneği’yle yaptığı projeyi şöyle anlatıyordu:
“Bu bir moda tasarım projesi değildir. Amacımız yalnızca petrol sızıntısından dolayı zarar gören penguenlere yardım etmek. Çevreye yayılan petrol, hayvanların tüylerinin birbirine yapışmasına ve böylece soğuk suların bedenlerine kolayca girmesine neden oluyor. Böyle bir durumda küçük penguenler hasta oluyor ve hayatlarını kaybediyor.”
Phillip Adası Penguen Derneği’nin internet sitesine göre, el örgüsü hırkalar kullanılarak kazadan zarar gören penguenlerin %96’sı kurtarılabilmişti.