Birleşmiş Milletler dünyada yaşanan çölleşme sorununa dikkat çekmek amacıyla, 1994 yılı Aralık ayında 17 Haziran tarihini “Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü” ilan etti. BM’nin dikkat çektiği en önemli nokta, çölleşmenin tüm dünyayı etkileyen küresel bir problem olması.
1992 Rio Dünya Zirvesi’nde dünya liderleri tarafından kabul edilen ve anlaşma metninde de yer alan tanımlamaya göre, “iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri de dahil olmak üzere muhtelif aktörlerin etkisi altında kurak, yarı kurak ve az yağış alan bölgelerdeki toprağın doğal özelliklerini yitirmesi veya kısaca ‘toprağın aşınması’ şeklindedir. Çölleşme, aslında insanların sebep olduğu bir problemdir, toprağın çok fazla kullanılmasından kaynaklanır.”
Özensiz tarım, toprağın aşırı kullanılması, dinlendirilmemesi içindeki organik maddeleri kaybetmesine, üretkenliğini yitirerek çöl tanımı içine girmesine neden oluyor. Normal bir tarım toprağının yüzde 25’i hava, yüzde 25’i su, yüzde 50’si katı maddeden oluşuyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 2000 yılı bitiminde açıkladığı rapora göre Türkiye’nin yer aldığı Akdeniz ve Orta Doğu bölgesinde kuraklık artışı ve tarımsal verimde düşüş öngörülmekte. Bu da küresel ısınmanın zararlı etkilerini en önce ve en şiddetli biçimde yaşayabileceğimizi gösteriyor.
Aynı şekilde Çölleşmeyle Savaş Eylem Planı verilerine göre düzenlenen Dünya Çölleşme Haritası’nda Anadolu, çölleşme tehlikesi derecesi yüksek ve çok yüksek sınıfında bulunuyor. Bu konuda geliştirdiğimiz politikalar kadar, bireysel tedbirlerimizin de önemi var.
Çölleşme mevcut çöllerin doğal yayılması anlamına gelmiyor, kurak, yarı kurak ve kurak – az -nemli bölgelerde, insanların gerçekleştirdiği faaliyetler ve iklim değişiklikleri nedeniyle toprak verimliliğinin yavaş yavaş kaybolması ve yeşil örtünün azalması demek. 250 milyonu aşkın kişi çölleşmeden doğrudan etkilenirken, dünya yüzeyinin üçte biri veya bir başka deyişle 4 milyar hektarı aşkın arazi çölleşme tehdidi altında. Ayrıca, ihtiyaçlarının çoğu için toprağa bağımlı olan 1,2 milyarı aşkın insanın hayatı ve 110 ülkedeki dünyanın en yoksulları da aynı kaderi paylaşıyor.
Halihazırda 2 milyardan fazla verimli arazinin bozulduğu dünyada, BM’nin tahminlerine göre 2030 yılına kadar gıda üretimi için 300 milyon hektarlık ek araziye ihtiyaç duyulacak.
Tarım üretiminde gelecek 10 yılda yüzde 2 azalma bekleniyor
Her yıl 12 milyon hektar tarım arazi tahribata uğrarken, bu sebeple zirai üretimde gelecek on yılda yüzde 2 azalma bekleniyor.
Yaklaşık 120 ülkeyi arazi bozulmasını ve çölleşmeyi durdurma konusunda destekleyen BM, bu ülkelerde, yoksulluğun ortadan kaldırılması, cinsiyet eşitliğinin sağlanması, temiz suya erişim, ekonomik büyüme ve iklim konularında da gelişme sağlanmasını hedefliyor.
Küresel olarak çölleşme, ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin ve zorunlu göçmenlerin artışına, radikalleşme ve aşırılığa veya hayatta kalmak için kaynaklara dayalı savaşlara neden oluyor. İklim değişikliğinin etkilerinden kaynaklanan aşırı ve değişken hava olayları, özellikle “Sahel” olarak bilinen Sahra Çölü’nün kuzey bölümündeki yarı kurak kesim ve Güney Asya gibi bölgelerde yoksulluğun daha ciddi boyutlara gelmesine yol açıyor.
Önlem alınmaması halinde ise 2050 yılına gelindiğinde 200 milyon kişinin kalıcı olarak yerinden edileceği uyarısı yapılıyor. Bu bağlamda, BM’nin yürüttüğü Afrika Orman Restorasyon Girişimi kapsamında, 2030 yılına kadar 100 milyon hektar bozulan ve deforme olan arazinin rehabilite edilmesi hedefleniyor.
Türkiye, 2018 yılı itibarıyla toplam 197 ülkenin taraf olduğu UNCCD’ye, 31 Ağustos 1998’de katıldı.