“Ben ne yaşadım bu süreçte, eskiden ne yapardım, şimdi ne yaparım, hiç bilmiyorum. Hayatımın en uzun 1 yılıydı.”
71 yaşındaki Güray Özer bu pandemi yasaklarıyla başlayan hayatını böyle özetliyor. Bir yıl boyunca evde kaldığı zamanın hayatının en zahmetli günlerinden olduğunu anlatıyor:
“Yasaklar başladığında İstanbul’daydık. Sonrasında öngörülemez bir zaman olduğunu anladığımız için Artvin’deki evimize geçmek zorunda kaldık. O yolculuk hayatımın en zahmetli yolculuğuydu. Biz oraya gittik, bu kez seyahat yasakları başladı.”
Güray Bey emekli mühendis. Uzun yıllar yurtdışında çalıştıktan sonra memleketi Artvin’de de bir ev yaptırmış. Bu evin hayatının en doğru kararı olduğunu söylüyor:
“Yaşıtlarımız evde dört duvar arasındayken en azından bahçeye çıkmak gibi bir lüksümüz oldu. Arkadaşlarımdan biri demans hastasıydı ve çok iyi bir tedavinin başındaydı. Kapanma bittiğinde onun da tamamen akli melekeleri zayıfladı. Eskiden bizi tanıyan, tepki veren adam yüzümüze yabancı bakıyor. Doktoru evde kalmasının bunda etkili olduğu görüşünde. Ben de yürüme kabiliyetimi kaybettim.”
Yasaklar pek çok insanın hayatında olumsuz etkilere yol açtı. Pandemi süresince kısıtlı alanda yaşamanın zorluklarını anlatanlar şimdi hayata karışmanın da zorlaştığını söylüyor. Güray Bey de onlardan biri:
“Artık üzerimde öyle bir kaygı var ki, dışarıya çıkarken zorlanıyorum. Evde kalmaya da alıştım, sokakta kendimi rahat hissetmiyorum.
İlknur Sorgu pandemi süresince felç geçirmiş ve bu onun hayatında bir kırılma noktası olmuş:
“Pandeminin ikinci ayında kısmi felç geçirdim ve hareket kabiliyetimin yüzde 68’ini kaybettim. Konuşma konusunda da ciddi sorunlar yaşadım. Hastaneye düzenli gidip gelmem gereken bir zamanda pandemi yasakları kapsamında sokağa çıkmam yasaktı. İyileşmek istemez bir hale geldim. Ailemin desteği ile o günleri aştık.”
69 yaşındaki Sorgu, emekli bankacı. Özel bir bakımevinde gördüğü tedavinin ardından şu anda yeniden yürüyebiliyor, konuşabiliyor. Hareket kısıtlaması yüzde 34 seviyesine inmiş:
“Özel bir yerde tedavi görmem gerekti çünkü evde bakılabilecek ya da hastaneye gidebilecek durumda değildim. Oradaki arkadaşlarım da sokağa çıkma yasağından etkilenen insanlardı. Aileleri yanlarına gelemiyordu ya da tedavileri bu koşullar yüzünden yarım kalmıştı. Birbirimize destek olarak bu günleri atlattık. En çok biz oradayken eşi vefat eden bir arkadaşımız beni üzdü, birlikte dışarıya çıkmayı çok istiyorlardı. O da bakımevinden çıktı, eşiyle Kanlıca’ya gitme hayalleri vardı, oradan tek başına fotoğraf gönderdi bize. Bu çok içime dokundu.”
Bülent Işık 67 yaşında ve bir yıldır evde olduğu için torunuyla arasında bir yabancılaşma olduğunu düşünmüş. “Hızına yetişemiyorum” diye üzülünce aklına bir çözüm gelmiş:
“Torunum önümüzdeki yıl LGS’ye girecek. Bu sene zaten çok stresli. Onun için bize bir tur ayarladım. Hep beraber Karadeniz’i gezdik. İletişimimiz düzeldi, yeniden ortak bir dil kurduk. Ben de az dışarı çıktığım için ne nasıl yapılır unutmuşum resmen. Yeniden canlandım adeta.”
Ayfer Güngör 70 yaşında ve yasaklar biter bitmez kendine verdiği sözü tutmuş, “Akşam bile eve girmiyorum” diyor:
“Üçüncü doz aşımı oldum ve neredeyse her gün sıcak falan dinlemeden dışarıdayım. Hala kendimi tam olarak özgür hissetmiyorum. Her an biri kimliğime bakacak gibi geliyor. O kadar özledim ki sokakta olmayı kendime oyalanacak şey buluyorum. Sürekli haylaz çocuklar gibi girip çıkıyorum eve, çok mutluyum.”
Pandemi süresince aldığı kiloların da başına dert olduğunu söylüyor:
“Yasak uzadıkça kendimi yemeye vermiştim. Çok fazla kilo almadım ama bizim yaşımızda alınacak az kilo bile zor veriliyor. O yüzden kendime bunu hedef koymuştum. Bayram süresinde de dikkat ettim. Baktım bu hafta pandemi öncesindeki kilomun altına düşmüşüm.”