Yaş dilimleri artık eskisi gibi değil, 50 yaşında hayatınızın yeni bir evresine başlayabilirsiniz. Bu gerçeği cebimize koyalım. Buna itirazlar gelecektir, peki zihnimizle bedenimiz uyumlu mu? Uzmanlar buna cevap veriyor: Evet. Metabolizma yaşı burada devreye geliyor ve yalnız zihniniz değil, bedeniniz de bu yeni yaş standartlarından payını alıyor. İyi bakılmış bir beden, 60’larında henüz 40’larında gibi işlerken, dikkatsiz bir yaşam sizi 30’larınızda 60’lı yaşlarda görülmesi muhtemel sorunlara ışınlayabilir.
10 yaşında bir insan kalp krizi geçirir mi? Bundan 30 sene önce böyle bir vaka tıp camiası tarafından ancak olağanüstü bir hal ya da genetik bir sorunla açıklanan sıradışı bir örnek olurdu. Bugün, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, düzensiz uyku saatleri 10 yaşındaki bir çocuğu da risk grubuna sokabilir.
Değişen hayat koşulları bizi hastalıklara karşı daha riskli hale mi getirdi? Bu soruya iki cevap birden verilebilir: Evet ve hayır. İnsanlar 100 yıl önce tüketmedikleri kadar fazla şeker tüketip 100 yıl önce tükettikleri sağlıklı gıdalara daha zor ulaşıyor. Bu doğru. Fakat bedensel farkındalığın arttığı, yaşamlarımız üzerinde daha bilinçli tercihler yaptığımız da doğru. Yani, sağlıklı alternatiflere yönelme şansı da eskiye oranla daha yüksek, üstelik tıp biliminde yaşanan gelişmeler önlenebilir hastalıkların teşhis ve tedavisinde büyük yol aldı ve bu tercihler insanların hiç olmadığı kadar sağlıklı olduğu zamanlara ulaşmamızı da sağladı.
Metabolizma yaşı kavramı burada devreye giriyor. Tarihsel yaşınızla bedensel yaş uyumunuz bir çok konuyla ilgili ipucu verebilir. Metabolizma yaşınız sayesinde sağlığınız için almanız gereken tedbirleri, neyi nasıl değiştirebileceğini öğrenip, size iyi gelen şeyleri de anlayabilirsiniz.
Bazal metabolizma hızıyla ölçülen bu değerler vücudunuzun istirahatte ne kadar kalori yaktığını, ne kadar yağ fazlanız olduğunu, ne kadar kasa sahip olduğunuzu, kronolojik yaşınıza göre durumunuzu ele veriyor. Bu ölçüm sizin tüm sağlık durumunuzu ortaya koymuyor ama sağlık durumunuza ilişkin bir içgörü sağlıyor.
Hatta metabolizma yaşına karşı çıkan doktorlar da var. Doktorların uzlaştığı noktaysa, metabolizma yaşının zindelik seviyenizin bir ölçümü olması. Bunu anlaşılır açıklaması şu: Kronolojik yaşınız metabolizma yaşınızın üstündeyse, iyi yoldasınız. Bunun tam tersi durumunda diyet alışkanlıklarınıza göz atarak, rutin egzersiz yapmanız yerinde olur.
Araştırmalar düzenli egzersiz, kimyasallardan arındırılmış beslenme tarzı, zihni boşaltıcı egzersizler ve uzun süreli yemek aralıklarının metabolizma üzerinde olumlu etki gösterdiği görüşünde. Yani yalnızca her gün yürümek yetmiyor, aynı zamanda zihninizi olumsuz fikirlerden uzaklaştırmalı, onu da genç tutacak yollar bulmalısınız. Sudoku kitaplarına bir de bu gözle bakmanızda fayda var.
Bu konuda uzun yıllardır çalışan Dr. Takayuki Teruya “Son zamanlarda yapılan yaşlanma çalışmaları, kalori kısıtlaması ve orucun model hayvanlarda yaşam süresini uzatan bir etkisi olduğunu göstermiştir” diyor. Japonya’daki Okinawa Bilim ve Teknoloji Enstitüsü bu konu üzerine araştırmalarını sürdürüyor.
Bu araştırmalar hala tam sonuca ulaşmasa da artık üzerinde uzlaşılan bir konu var: Gece buzdolabına yapılan yolculuklar hastanede sonlanıyor.
Çok basit alışkanlıkları değiştirseniz, metabolizmanızı genç tutma yolunda bir adım atabilirsiniz. Öncelikle her yerde her dakika karşınıza çıkan klasik formül: Ne kadar su o kadar sağlık. Suyun cildin nemlenmesine yaptığı katkı düşünülürse, en doğal kırışık formülü olarak da görülebilir.
Bunun dışında verebileceğimiz kısa bir öneri listesi var.
Kahve bir çok insanın güne başlamasındaki ilk yardımcısı. Ama bu alışkanlığı yine kafein içeren bir diğeriyle değiştirmek kanser, artrit ve kırışıklarınızın azalması için bir yol olabilir. Kingston Üniversitesi araştırmacıları, bir fincandan daha az miktarda yeşil çayda bulunan maddelerin bile vücudunuzu kollajen ve elastini parçalayan zararlı enzimlerden koruyabileceğini buldu. Kolajen ve elastin cildinize elastikiyet ve dolgunluk verirken, bunların kaybı kırışıklıklara neden olabilir. Sırf bunun için bile içilmez mi?
Yaşlandıkça ölü deriden gençliğimizdeki kadar çabuk kurtulamıyoruz. Bunun için vücut bir desteğe ihtiyaç duyuyor. Ölü cilt hücrelerinden kurtulmanın yolu cildinize peeling yapmak. Hatta mümkünse fırçalamak. Bu sayede sadece ölü deri atılmıyor, nemlendiriciler de daha iyi nüfus ediyor. Günde bir dakika harcayarak vücudunuza sağlıklı kalması için yardım edebilirsiniz.
Yemeğin ardından gelen tatlı arzusu, ansızın ortaya çıkan çikolata yemek isteği o anlarda hiç kaybolmayacak gibi geliyor. Günlük öğününüzde ne kadar çok şeker varsa, metabolizmanız o kadar olumsuz etkileniyor. Şeker yalnızca iç organlarınızı değil, dış görünüşünüzü de etkiliyor. İnsanları güneş hasarlarına açık hale getiriyor, cildin erken yaşlanmasına neden oluyor. Tatlı isteğinin acı sonuçları olabileceğini kabul edelim.
En sevdiğiniz dizinin sezon finali ya da ertesi güne teslim edilmesi gereken bir iş. Hiçbiri sizi uykunuzdan alıkoymamalı. Çünkü hafta içi oluşan uyku açlıkları hafta sonu uzun uykularla telafi edilmiyor. Başka bir deyişle uykusuzluğun çaresi düzenli uyku. Uykuyu “yakalayabileceğiniz” düşünmekten vazgeçin, aynı saatlerde yatağa girmeye özen gösterin. Bu sizin uzun vadede sağlıklı bir beyne sahip olmanızı da kolaylaştıracak.