Beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirin. Sizin için yemek nedir? Doymak ya da keyif almanın ötesinde, kendinizi nasıl beslemeyi tercih ediyorsunuz? Bu soruya önem veriyoruz çünkü beslenme biçiminiz hayata bakışınıza dair ipuçları barındırır. Soruyu cevaplamadan önce anti-aging beslenme disiplinine bir göz atmanızı tavsiye ediyoruz.
Anti-aging ifadesi yaşlanma karşıtı anlamına gelir ve bu beslenme biçiminin temeli cilt sağlığının korunmasına dayanır. Cildimizdeki hücreler zamanla kendini yenilemeyi bırakır ve biz de cildimiz kırıştığı için yaşlandığımızı düşünürüz. Ancak cildimizin kırışması bizi yaşlı yapmaz. Anti-aging beslenme biçiminin de amacı bizi “gençleştirmek” değil, deri hücrelerinizin yenilenmesine yardımcı olarak cilt sağlığınızı korumaktır.
Peki anti aging beslenme nedir?
Anti-aging beslenme cilt sağlığına iyi gelen besinlerle beslenme anlamına gelir. Beslenmede yapılan doğru değişiklikler uzun vadede daha parlak, renk eşitliği olan ve kırışık görünümü en aza inmiş bir cilt vaat eder. Anti aging beslenme sayesinde cilt dokusu yenilenip güçlenir. Antioksidan bakımından zengin içeriğe sahip besinlerin sofralarda daha fazla yer almasıyla anti aging beslenmeye kapıları aralayabilirsiniz.
Sağlıklı yaş almak için beslenme düzeninizi değiştirmekten fazlasına da ihtiyaç duyabilirsiniz. Beslenmeyi stres yönetimi ve düzenli bir uyku programı ile desteklemeniz de gerekir. Gün içerisinde yapılacak basit egzersizler ve bol su tüketimi yaşlanmaya karşı koruma kalkanı oluşturmak mümkün.
Dirençli ve elastik bir cilt için öncelikle kolajen içeren yiyecekleri ihmal etmemek gerekir. Kolajen cilt bariyerini yenilemenin dışında kas ve kemik yapısının direncini de artırır. Yaş ilerledikçe vücutta azalan kolajen, ciltteki sarkma ve kırışmalara neden olur. Vücudunuzun sahip olduğu doğal kolajen kadar olmasa da dışarıdan alacağınız takviyelerle de vücudunuzdaki kolajen miktarını artırabilirsiniz. Bu noktada balık ve sığır eti en güçlü kolajen kaynakları arasındadır. Kemik suyu ve tavuk eti de kolajen bakımından zengin besinler arasında yer alır. Hayvansal gıdalar aynı zamanda A vitamini açısından zengin olduğundan anti aging beslenme diyetlerinde bulunması önerilir. A vitamini cilt hücrelerinin her gün yenilenmesini ve UV ışınları nedeniyle ciltte oluşan hasarın önlenmesini sağlar. Koyu yeşil sebzelerden ve yumurta sarısından A vitamini desteği alabilirsiniz.
Kırmızı et ya da beyaz etle aranız iyi değilse mor renkli meyveleri tercih edebilirsiniz. Yaban mersini, vişne, böğürtlen, çilek ve ahududu kolajen deposu olarak anılır. Aynı desteği turunçgillerden de temin edebilirsiniz. Güçlü bir antioksidan olan C vitamini, cildin zaman içinde ürettiği serbest radikallerle savaşarak cildi onarır. C vitaminini E vitamini ve çinko ile destekleyebilirsiniz. C ve E vitamini cildin ve saçların kurumasını engeller. Bitter çikolata, avokado, fındık yaş almaya hazırlanırken sizi güçlendiren pek çok besinden sadece birkaçı arasında yer alır. Bu besinleri tüketmek kadar dengeli ve çeşitli tüketmek de istenen sonuca hızlı ulaşmanızı sağlar. Tabağınızda ne kadar çok renge yer verirseniz beslenmeniz o kadar iyi demektir.
Anti-aging beslenme tarzının kısa vadede en belirgin faydası ciltte ve saçlarda gözlenir. Araştırmalar tüketilen yiyeceklerin ilk yansıdığı bölgenin cilt yüzeyi olduğunu söylüyor. Ciltteki parlaklık aynı anda saçlara da kendini gösterir. Saç diplerinde oluşan kepeklenmeler ve ciltte ortaya çıkan kuruluk hızlı bir biçimde iyileşir. Özellikle göz kenarlarınızda oluşmaya başlayan kaz ayağından ve derin kırışıklıklardan rahatsızsanız bu beslenme biçimi ile kırışıklıklarınızda toparlanma sağlayabilirsiniz. Aynı zamanda damarlarınız temizlendiği için kan akışınız da dengeye girer.
Anti-aging beslenme uzun vadede sizi depresif ruh halinden korur. Magnezyum içerikli besinler tüketildiğinden stres hormonunuz kontrol altına alınır. Magnezyumun genel anlamda sakinleştirici bir yanı da bulunur. Zaman içerisinde uykunuz düzene girer, sedef gibi cilt hastalıklarınız varsa iyileşmenize fayda sağlar.
Fark etmesek de vücudumuzda gizli iltihaplanmalar ortaya çıkabilir. DNA dokusuna zarar veren iltihaplanmalar doku ölümlerini beraberinde getirir. Uzun vadede anti-aging beslenme ise vücuttaki iltihaplanmaları engelliyor. Omega-3 yönünden zengin olan balık, fındık, chia tohumu ve yumurta tüketerek kronik iltihaplanmaları engelleyebilirsiniz. Sağlıklı ve dengeli bir diyet programı uygulayarak sağlıklı yaşlar alabilirsiniz. Vücut enerjik bir dış görünüm kazanırken içten de sağlıklı organlara sahip olmak size kendinizi daha iyi hissettirir.
Bu yazıdan da anlayacağınız, anti-aging beslenme çok yönlü, sizi ileriki yaşlardaki kayıplarınızdan koruyan hem ruhunuza hem bedeninize gençlik ışığı veren bir beslenme biçimidir. Şimdi tekrar soralım, siz kendinizi nasıl beslemeyi tercih ediyorsunuz?