Her YaŞta
agesa-logo

Tarihin Efsane Aşkları 

 Tarihin Efsane Aşkları 

Aşk ve sevgi. İnsanın hayattaki en büyük motivasyonlarından biri. Kalbin heyecanla çarpmasına neden olan, hayata bakışımızı değiştiren bu güzel duygunun günü 14 Şubat. Yüzyıllardır sevgililerin birbirlerine aşklarını anlatmak için seçtiği bugünde, tarihe mal olmuş, unutulmaz aşklara göz attık. Bazen kavuşan, bazen ayrı düşen ama etkileyiciliği hiç kaybolmayan bu aşklar dinleyenlere hayret veriyor.

Sevgililer günü, sevdiklerimize kıymet vermeyi hatırladığımız bir gün. Aşkın, sevginin ne kadar iyi geldiğini fark etmek, kalbimizde bu duygulara yer açmak için bir fırsat belki de. Çoğumuzun çocuk yaşlardan itibaren şahit olduğu bazı hikayeler var ki, sevgililer gününde daha da anlam kazanıyor. Kavuşmak için uğraşan, kimi zaman başaran kimi zaman başaramayan bu sevgililer, insanlara aşklarıyla ilham olmaya devam ediyor. 

Tarihe ve edebiyata kazınan bazı aşklar var ki, yüzyıllardır dillerden dile dolaşıyor.

Romeo ve Juliet

William Shakespeare’in 1590’larda yazdığı oyun Romeo ve Juliet, tarihin en ünlü aşk hikayelerinden biri. Ailerinin düşmanlığına rağmen birbirlerine aşık olan Romeo ve Juliet, ne aşklarını yaşayabilecek, ne de kavuşacaktır. Juliet başka biriyle evlendirileceği günün öncesinde kendisini ölmüş gibi gösterecek bir zehir içer. Böylece Romeo’ya kavuşmayı planlamaktadır. Ancak onun öldüğünü zanneden Romeo, sevgilisinin yanında kendini öldürür. Juliet uyandığında kavuşamadığı sevgilisinin cansız bedenini bulur ve o da kendini öldürür. İki gencin ölümü, ailelerin barışmasına neden olacaktır. Bu imkansız aşk yüzyıllardır anlatılıyor. 

Şah Cihan ve Mümtaz Mahal

Şah Cihan ve Mümtaz Mahal

Bu büyük aşktan geriye dünyanın en önemli tarihi eserlerinden biri, Tac Mahal kaldı. Babür imparatoru Şah Cihan ve karısı Mümtaz Mahal, birbirine aşkla bağlı bir çifttir. Mümtaz Mahal, çocuğunun doğumunda vefat edince, Şah Cihan çok sevdiği karısının ölümüyle sarsılır. Bu dönemde hem karısının ölümünden kaynaklanan acısını azaltmak hem de anısını yaşatmak için, döneminin en büyük ve görkemli yapısı olan Tac Mahal’i yaptırır ve karısını buraya defneder. Tac Mahal’in tamamlanmasından kısa bir süre sonra en büyük oğlundan kaptığı bir hastalık nedeniyle Şah Cihan da hayata gözlerini yumar ve çok sevdiği karısı Mümtaz Mahal’in yanına defnedilir. 

Kleopatra ve Marcus Antonius

Kleopatra ve Marcus Antonius

Tarihin en karanlık aşklarından biri. Mısır kraliçesi Kleopatra ve Marcus Antonius’un öyküsü yüzyıllardır gizemini koruyor. Julius Ceasar’in ölümünden sonra onun katillerine karşı Marcus Antonius, Oktaviyus Caesar ve Aemilius Lepidus üçlüsü değişik bölgelerden Roma’yı idare etmektedir. Doğu bölgesi idarecisiyken Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya aşık olan Antonius kendisini bu aşkın büyüsüne kaptırır. Oktaviyus Caesar’ın Mısır’a girmesinden ve Kleopatra’ya karşı zafer kazanmasından sonra, başka bir yerde savaşta olan Antonius, Kleopatra’nın öldürüldüğü haberini alır ve kendisini öldürmek ister. Hançerle kendisini öldürmeye çalışırken derin yaralar alır. Aslında hala hayatta olan Kleopatra sevgilisinin yanına gitse de, Marcus Antonius’un kollarına ölümüne engel olamaz. Buna dayanamayan Kleopatra da kendisini zehirli bir yılana ısırtarak hayatına son verir. Kleopatra ve Antonius’un yan yana gömüldüğü varsayılıyor ancak nerede gömülü oldukları hala bir sır.

Paris ve Helen

Paris ve Helen

Edebiyat tarihinin en büyük eserlerinden İlyada Destanı’na ilham olan bir aşk. Yunan mitolojisinin de en önemli hikayelerinden biri. Paris’in Helen’e aşkı Truva’nın düşüşüne neden olur. Truva prensi Paris’ten 3 tanrıça arasından –Hera, Athena ve Afrodit- en adil olanını seçmesi istenir. Paris Afrodit’i seçer çünkü Afrodit Paris’e, dünyanın en güzel kadınını sunacağının sözünü vermiştir. Dünyanın en güzel kadını olarak bahsedilen kadın, Kral Menelaus ile evli olan Spartalı Helen’dir. Paris’in Helen’i kaçırması Truva Savaşı’nı başlatır ve bu savaş sonunda Paris hayatını kaybeder, Truva düşer. 

Leyla ile Mecnun

Leyla ile Mecnun

İran’dan çıkan bir efsane olan Leyla ile Mecnun da imkansız bir aşkın öyküsü. Hikayeye göre Leyla ve Mecnun çok küçük yaşta birbirlerine aşık olur. Birbirlerine gösterdikleri ilgi fark edilince, iki genç denk olmadıkları gerekçesiyle birbirlerinden uzaklaştırılırlar ve görüşmeleri engellenir. Mecnun, Leyla’nın aşkı yüzünden kendisini çöllere vurur ve aklını yitirir. Adının Mecnun olması da bu akıl kaybından dolayıdır. Mecnun daha sonra çölde bir bedeviyle arkadaşlık kurar. Bedevi ona dua etmesi karşılığında Leyla ile kavuşacağı sözünü verir. Bu sırada Leyla’nın kavimi bir savaş sonrasında bozguna uğramıştır. Fakat Leyla’nın babası bu sefer de Mecnun’un akıl sağlığını yitirmesini öne sürerek evlenmelerine izin vermez ve Leyla’yı başka bir adamla evlendirir. Leyla’nın kocası öldükten sonra bedevi, Mecnun ve Leyla’nın buluşmasına aracı olur; ancak yaşadığı olaylar yüzünden Mecnun artık bambaşka biridir. Asla eskisi gibi olamazlar.

Tahir ile Zühre

Nâzım Hikmet’in şiirlerine ilham veren bir aşk bu. Dönemin padişahı ve vezirinin çocukları yoktur. Günün birinde bir dervişe rastlarlar ve dertlerine çare olacak bir elma alırlar. Elmanın yarısı padişahta yarısı vezirde kalır. Derviş, bu elmayı yedikten sonra birinizin oğlu, birinizin kızı olacak ve onları büyüdüklerinde nikahlayacaksınız der. Dervişin sözü gerçek olur ve bir elmanın iki yarısı olan Tahir ile Zühre doğar. Zaman geçtikçe birbirlerine sevdalanırlar ve karşılıklı manilerle türkülerle sevdalarını yaşarlar. Padişah ve vezir ikisinin evlenmesini istese de padişahın karısı bu evliliğe bir türlü razı gelmez. Tahir, sürgün edilir ve zindana kapatılır. Aradan yıllar geçse de birbirini görmeyen bu iki sevdalı için Tahir çok dua eder ve bir gün zindanın kapısı açılır. Tahir, Zühre’ye koşar. Ancak, padişah Tahir’i yeniden sürgün eder. Günler geçtikten sonra Zühre’nin başka biriyle evleneceğini öğrenen Tahir, celladın elinden ölmemek için dua eder ve cellat başındayken can verir. Zühre, Tahir’in ölümüne dayanamaz ve o da kendi yaşamına son verir. 

Ferhat ile Şirin

Ferhat ile Şirin

Padişahın tek kızı Şirin güzelliği ile meşhurdur. Bir gün padişah Şirin’e köşk yaptırmak ister ve yetenekli bir nakkaş olan Ferhat’ı tutar. Ferhat ile Şirin köşkün yapılma sürecinde birbirlerine sevdalanırlar. Aralarındaki sevdayı öğrenen Sultan Mehmene Banu bu ilişkiye kesinlikle karşı çıkar ve Şirin’i Ferhat’a vermemek için uzaklardaki Şahinkaya Dağı’nı aşarak oradan köye suyun akmasını sağlamasını ister. Ferhat buna karşılık eline kazmasını alıp kayaları delmeye başlar ve sonunda kayalar delinir su şehre akmaya başlar. Ancak, Mehmene Banu bunun olacağını hissettiği için Şirin’i Ferhat’a vermesin diye bir cadıyı görevlendirip dağdaki Ferhat’ın yanına yollar ve Şirin’in öldüğünü söylemesini ister. Cadı Ferhat’a Şirin’in helvasını getirdiğini söyler ve Ferhat oracıkta canına kıyar. Ferhat’ın öldüğünü duyan Şirin de kendini o dağdan atar. Efsaneye göre her yıl ikisinin yan yana olan mezarlarında gül biter.

Güncel HER YAŞTA MODA & SANAT

Diğer Öneriler